4 Ocak 2013 Cuma

ÇİLEK


Çilek gülgiller familyası içinde yer alan, cinsi ve bu cins içinde yer alan meyvelerinin ortak adıdır. İnsan sağlığı ve beslenmesi bakımından son derece yararlı bir meyve olan çilek yüzeysel kök yapan, 10-30 cm boyunda, toprak üzerinde sürünücü gövdeli, nisan haziran ayları arasında beyaz renkli çiçekler açan bir bitkidir.

Bünyesinde bol miktarda A, B, C vitaminlerini, önemli miktarlarda kalsiyum, demir, fosfor, çok az miktarda brom, silisyum, iyot ve kükürt gibi mineralleri bulunmaktadır. Bu meyvenin 100 gramında 100 miligrama yakın askorbik asit vardır. Zengin selüloz içermesinden ötürü sindirimi kolaylaştırır. Yüksek oranda ellajik asit ihtiva ettiğinden kanseri önleyici bir özelliğe sahiptir. 100 gr. çilek meyvesinde 40–45 kalori bulunur.

Dünyada, adlandırılmış 20'den fazla çilek türü vardır. Ticari olarak en çok yetiştirilen çilek ise bahçe çileği olarak bilinen çilek çeşididir. Günlük olarak tüketilebildiği gibi reçeli ve marmeladı da yapılır. Daha yüksek oranda faydalı olabilmesi bakımından aç karnına ve taze olarak yenilmesi tavsiye edilir.



ÇİLEĞİN FAYDALARI:

- Meyvelerin suyu kronik yaralarda iyileştirmeyi hızlandırır.

- Kökleri idrar arttırır, iştah açar.

- Vücuda sızmış olan bazı virüslerin yok edilmesini sağlar.

- Akne ve sivilcelerin yok edilmesine yardımcı olur.


- Kansere karşı koruyucu etkisi vardır.

- Romatizma ve gut hastalığı yangınlarını azaltmada etkilidir.

- Bağırsak kurtlarının dökülmesini sağlar.

- Karaciğer rahatsızlıklarına iyi gelir.

- İshale karşı etkilidir.

- Yaprakları kurutulup kaynatılarak içildiğinde iştah açar, mafsal iltihaplarına, damar sertliğine, yüksek tansiyona, böbrek ve mesane rahatsızlıklarına iyi gelir.

- Cildi nemlendirir, tazelik verir.


- Tansiyonu düşürür, stresi önler, bağışıklık sistemini güçlendirir.



DİKKAT: Çileğin aşırı tüketimi cilt rahatsızlığı olan kişilerde alerjiye bağlı olarak kaşıntıya sebep olabilir.


NOT:

İngiltere'deki Warwick Üniversitesi'nden bilim adamları çileğin kalp hastalıkları ve diyabet üzerindeki etkisini konu alan bir araştırma yaptı.

Araştırmaya imza atanlardan Profesör Paul Thornalley ve ekibi ,  çileğin vücuttaki antioksidan oranını yükselten, kalp-damar hastalıklarıyla bağlantılı kötü kolesterolü ve kandaki yağ oranını düşürdüğü bilinen Nrf2 isimli proteini arttırdığını belirledi.

Çilek yemenin tokluk yaparak kan şekerini ve kötü kolesterolü düşürdüğü daha önce belirlenmişti. Ancak Thornalley ve ekibinin yaptığı araştırma ilk kez çilek özünün diyabet ve kalp hastalıklarına karşı  koruyan proteinleri nasıl harekete geçirdiğini ortaya koydu.


 Çilek dayanıklılığı olan bir meyve değildir. Bu nedenle uzun süre saklanamaz ve genellikle taze olarak tüketilir. Uzun süre saklanabilmesi için ise reçeli yapılır.

ÇİLEK REÇELİ:

1 kg. çilek, 2 kg. Toz şeker, 2 adet limonun suyu

Yıkama suyu temiz ve berrak bir hale gelene kadar bir kabın içinde bol suda yıkanıp sapları ayıklanan çilekler bir tencere içine bir kat çilek bir kat toz şeker olmak üzere yerleştirilir. Bir gece bekletildikten sonra ocağa alınıp koyulaşıncaya kadar kaynatılır. Daha sonra limon suyu da eklenip bir taşım daha kaynatılır ve kavanozlara alınarak kuru ve serin bir yerde muhafaza edilir. Afiyet olsun.

DERLEME


2 Ocak 2013 Çarşamba

ZEYTİN

Zeytin 10 metreye kadar boylanabilen, sık dallı, yayvan tepeli, her dem yeşil yapraklı bir ağaçtır. Geniş, kıvrımlı, yamru yumru bir gövdesi vardır. Ağaç yaşlandıkça, düzgün gri renkli gövde kabuğu giderek çatlar. Uzun ömürlü bir ağaçtır, yaklaşık 2000 yıl kadar yaşayabilir. Sürgünleri gri renkli, dikensiz ve hemen hemen üç köşelidir. Mızraksı, çok kısa saplı, deri gibi sert yaprakları sürgünlere karşılıklı çiftler halinde dizilmiştir. Yaprakları basit, tam kenarlı ve kenarlar alt yüze doğru hafif kıvrıktır. Yaprakların ucunda sivri bir çıkıntı bulunur. Yaprağın üst yüzü koyu gri-yeşil ve tüysüz, alt yüzü mavimsi gümüşi renkte ve beyaz sık ipeksi tüylerle kaplıdır.

Baharın sonlarına doğru yaprakların koltuğunda seyrek salkımlar halinde açan, küçük beyazımsı-sarı renkli, kokulu çiçekleri vardır. Rüzgârların taşıdığı çiçek tozlarıyla döllenen çiçekler etli ve yağlı meyve verir. Meyve önce yeşil, olgunlaştıktan sonra da parlak siyah bir renk alır. Etli meyvenin içinde sert bir çekirdek vardır. Meyvenin etli kısmından ve çekirdeğinden elde edilen "yağı" bakımından çok değerli bir ağaçtır. Aynı zamanda ağacının çok heybetli ve estetik bir görünümü vardır. Odunu çürümeye karşı son derece dayanıklıdır.

Zeytinin yaprağında tanen, uçucu yağlar, organik asitler ve rezin bulunur. Yapraklar ve gövde kabuğu iştah açıcı, idrar söktürücü ve ateş düşürücü olarak kullanılır. Şeker hastalığında kullanım alanı olduğu gibi, tansiyon düzenleyici olarak da bilinir.
Zeytin dermo kozmetik amaçlı da kullanılmaktadır. Zeytinyağlı şampuanlar saç dökülmesini engeller, saçın çabuk uzamasını sağlar. Lezyonlu saçlı deriyi onarmaya yardımcı olur ve kepek oluşumunu engeller. Zeytinyağlı sıvı sabun, duş jelleri, katı sabun, bebek şampuanları cildi olumsuz dış etkenlere karşı korurlar. Cildi güzelleştirip yaşlanmasını geciktirerek ciltteki kırışıklık oluşumunu engeller. Zeytin dayanıklılığın sembolüdür. Doğal zeytinyağlı dermo kozmetik ürünler cildimizde kimyasal kalıntılar bırakmadığından dünyada kullanımları giderek artmaktadır. Yüzyıllardır Akdenizlilerin sağlık ve güzellik kaynağı olmuştur. Kutsal metinlerde de şifa kaynağı olduğu belirtilmiştir.
Dünya zeytin üretici ülkeleri arasında ağaç varlığı açısından Türkiye 4. alan açısından da 6'ncı sırada yer alır. Böylece dünya zeytinyağı üretimine %8 oranında katkıda bulunur, sofralık zeytin üretiminde de İspanya'dan sonra 2. tüketimde ise 1. sırada yer alır. Marmara Bölgesi'nin ağaç varlığı açısından Türkiye içindeki payı da %10 olarak belirlenir. Ayvalık, Edremit Körfezi, Gemlik, Yalova gibi yerlerde yoğun olarak bulunur.

Damak tadına çok uygun bir besin kaynağı olan zeytinin hangi türü olursa olsun kahvaltı sofralarının vazgeçilmez yiyeceklerinin başında gelir. Zeytinin sofralık tüketimde pek çok çeşidi vardır. Bunların en bilinenleri, siyah zeytin ve yeşil zeytin olarak iki ana guruba ayrılır. Her iki gurup da pek çok çeşidi kendi içinde barındırır. 
 


ZEYTİNİN FAYDALARI:
- Enerji verir, tok tutar. Cildi besler ve güzelleştirir.
- Mideyi kuvvetlendirir. İştah açar.
- Bağırsakları yumuşatır kabızlığı giderir. Bağırsak solucanlarını düşürür.
- Karaciğer ve baş ağrısını giderir ve karaciğerin düzenli çalışmasını sağlar.
- Damarları açar, yüksek tansiyonu düşürür.
- Böbreklerde kum ve taş oluşumunu engeller.
- Kan şekerini düşürdüğü için şeker hastalarına faydalıdır.
- Hücreleri yenileyerek yaşlanmanın etkilerini geciktirir.
- Bebek ve çocuk gelişimini destekler. Beynin ve kemiklerin gelişip güçlenmesini sağlar.

DERLEME







LİMON


Limon yıl boyunca da büyümeyi sürdüren, kışın yapraklarını dökmeyen küçük bir ağaç türü ve bu ağacın meyvesidir. Ana vatanı kesin olarak bilinmemekle birlikte Dünya’da ılıman iklime sahip bütün ülkelerde yetiştirilen bir meyvedir. Ülkemizde daha çok Ege ve Akdeniz bölgelerinde tarımı yapılmaktadır.

Limon suyu için kullanılan bir meyvedir. Eti ve kabuğu ise pişirmelerde kullanılmaktadır. Özellikle çorbalarda, salatalarda, balık yemeklerinde lezzeti arttırmak için kullanılan limon aynı zamanda çok önemli bir C vitamini kaynağıdır. Bunun yanı sıra A ve B vitaminlerini de içermektedir. 

LİMONUN FAYDALARI:

- Limon antioksidan özelliği sayesinde gün içinde yaşanan stres ve sigaranın etkilerinin azaltılmasında faydalıdır.

- Gribal enfeksiyonların önlenmesinde yardımcı olur.

- Son 30 yıldır yapılan araştırmalarda başta kolon, prostat, göğüs, akciğer ve pankreas kanseri olmak üzere pek çok kanser türüne karşı koruyucu etkisinin olduğu görülmüştür. Aynı zamanda tümör gelişimini engelleyen başlıca besinlerden birisidir.

- Yüksek tansiyonun düşürülmesine yardımcı olur.

- Antimikrobiyal özelliği sayesinde enfeksiyonlara karşı koruyucu etki oluşturur.

- Karaciğer, kalp ve safra kesesi için faydalı bir meyvedir.

- Limon, derin dondurucuda bekletildikten donra kabuğu rendelenip yemeklerde, salatalarda ve çorbalarda kullanılırsa eğer, cilt kanserini engellemede etkili olduğu da bilinmektedir.





LİMONATA:

Malzemeleri:

5 adet limon
1.5 su bardağı tozşeker
5 su bardağı su

Limonlar güzel bir şekilde yıkadıktan sonra dış kabuğu rendelenerek bir kaba alınır. Aynı kaba 1,5 bardak şeker ilave edilip rendelenmiş limonların suyu sıkılır ve 5 su bardağı su da ilave edilerek karıştırıldıktan sonra buzdolabına kaldırılıp bir saat kadar dinlendirildikten sonra süzülür ve tekrar buzdolabına kaldırılıp bir gün sonra servisi yapılır. İstenirse hiç bekletilmeden de servis yapılmasında hiçbir mahzur yoktur.

Servis sırasında isteğe göre içine taze nane yaprakları da atılırsa eğer bu güzel içeceğe nanenin hoş kokusu da ilave edilmiş olunur.

Afiyet olsun


DERLEME

VİŞNE

Anadolu bir çok meyve türünde olduğu gibi vişnenin de anavatanı sınırları içerisinde yer almaktadır. Ülkemizde hemen hemen bölgede vişne yetiştiriciliği yapılmaktadır. Ülkemizde üretilen vişne derin dondurma, kurutma, meyve suyu, konserve ve reçeli yapılarak değerlendirilir. Vişne taze olarak ihraç edildiği kadar dondurulmuş ve işlenmiş olarak da ihracı yapılan bir meyvedir.
. 
Vişne gülgiller familyasından, Nisan-Mayıs aylarında beyaz renkli çiçekler açan, 2 -9 metre boyunda bir ağaçtır. Yaprakları parlak, tüysüz ve kısa saplıdır. Meyvesi ise açık veya koyu kırmızı renkli ve ekşi lezzetlidir ve bünyesinde şeker, elma ve limon asidi, A ve C vitaminlerini barındırır. Vişne aynı zamanda antoksiyanin maddesi bakımından da zengin bir meyvedir.  Gövde kabukları, meyvesi ve meyve sapları da çeşitli rahatsızlıklar için ev ilaçları yapımında kullanılır.

FAYDALARI:

- Kırmızı- bordo renklerini veren antioksidan antoksiyanin maddesi bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

- Kanser ve kalp hastalıklarının oluşmasına engel oluyor, yaşlanma sürecini yavaşlatıyor.

- İshali kesiyor, ateş düşürüyor, idrar söktürüyor.

- Vücuda rahatlık veriyor.

- Öksürüğü geçiriyor.


- Safrayı kesiyor, mideye rahatlık veriyor.

DERLEME





1 Ocak 2013 Salı

KİRAZ


Kiraz, Gülgiller familyasından anayurdu Güney Kafkasya, Hazar denizi ve Kuzeydoğu Anadolu’da doğal olarak bulunan bir meyve ağacıdır. Kiraz ağacı düz kabuklu bir ağaçtır. Genellikle yapraklanmadan önce çiçek açar. Meyvesi, etli ve tek çekirdeklidir.

Türkiye'nin çok farklı fiziki koşulları nedeniyle, kirazın olgunlaşması bölgelere göre 1,5 aya kadar varan farklılıklar gösterebilmektedir. Modern tarım yöntemlerinin kullanılmaya başlanmasıyla birlikte kirazda verim ve kalite son yıllarda oldukça artmıştır.

Kiraz yetiştiriciliği ve üretimi daha çok Torosların kuzey yamaçlarında, Göksu Nehrinin kaynağında yer alan Korualan Kasabasında, Mernek Yaylasında, Afyonkarahisar ili Sultandağı ve Çay ilçeleri ile Konya Ereğli yöresinde yapılmaktadır.

Ayrıca Akşehir ve Eber göllerinin özel iklim koşulları oluşturması nedeniyle bu bölgede de kalitesi yüksek kirazlar yetiştirilmektedir. Marka değeri olan bir ürün olan kirazın yoğun bir biçimde dış ticareti de yapılmaktadır.

Kiraz tatlı ve sulu bir meyve olarak insana ferahlık veren ve sıcak yaz aylarının vazgeçilmez güzel bir meyvesidir. Bunun yanında kiraz, pek çok sağlık sorunları için de doğal bir ilaçtır.
KİRAZIN FAYDALARI:

- İdrar söktürür.
- Böbreklerde biriken zararlı maddelerin atılmasına yardımcı olur.
- Kabızlığı giderir.
- Kanın temizlenmesine yardım eder.
- Nikris, romatizma, damar sertliğine karşı faydalıdır.
- Karaciğer şişliğine iyi gelir.
- Safra akışını normale döndürür.
- Sivilceleri önler.  
- Susuzluğu giderir.
- Kabukları ishali keser, ateşi düşürür.
- Çiçekleri göğsü yumuşatır ve öksürüğü giderir.
- Sapları zayıflamaya, böbreklerin temizlenmesine yardım eder.
- Mafsalların kireçlenmesine ve bronşite karşı son derece faydalıdır.
KİRAZ SAPI

- 1 tutam kiraz sapını (40-50 adet) 3 su bardağı suda 10 dakika kaynatıp soğutmalı ve sabahları aç karnına 1/2 çay bardağı içilmelidir. İdrar söktürecek, böbrekleri temizleyecektir. Özellikle idrar yolları enfeksiyonuna dermandır. Aynı zamanda kadınların menopoz ağrılarını yok eder.

- 1 tutam kiraz sapını 1 çay bardağı dolusu taze vişne ya da böğürtlen ya da kızılcık ile beraber 3 su bardağı suda 5 dakika kaynatıp ve soğutmalı. Sabahları aç karnına 1 çay bardağı içilmelidir. 2 hafta sonra vücuttaki şişkinliğin azaldığı ve sağlıklı kilo verildiği görülecektir. Aynı zamanda vücuttaki ödemlerin atılmasına yardımcı olacaktır.

- 4 tutam kiraz sapını (200-300 adet) 3 litre suda 10 dakika kaynatıp içine 20 gr. kadar çubuk tarçın tanesi ve 5 gr. kadar ıhlamur (10-20 yaprak) atılmalı, 1 saat kadar demlendirilip bu su ile banyo yapılırsa. Cildini nefes alması sağlanacaktır. Ayrıca bir leğene bu karışımdan koyup ayaklar leğende 20 dakika kadar bekletilirse, ayaklarda rahatlamaların ve topuk ağrılarının ortadan kalkacağı görülecektir. Kiraz sapını çay gibi demleyip sıcak olarak ta içebilirsiniz. Tadı enfestir.

DERLEME



KAYISI



2 -10 m yüksekliğinde, dikensi ve tüysüz bir ağaçtır. Yaprakları uzunca ve mızraksı, kenarları dişli, ucu sivri veya küttür. Çiçekleri beyaz veya pembe renkli olup, yapraklardan daha önce meydana gelirler. Meyvelerin üzeri tüylü olup, sarımsı-turuncu renkte eriksidir.

Anavatanı Çin olan kayısı coğrafik olarak dünyanın hemen hemen her yerine dağılmış olsa da daha çok Akdeniz'e yakın olan ülkelerde Avrupa, Orta Asya, Amerika ve Afrika kıtalarına yayılmış ve burada yetişme alanları bulmuş bir meyvedir.

Yaş ve kurutularak tüketilmesinin yanında ülkemizde çok değişik şekillerde de işlenerek tüketicilerin kullanımına sunulan kayısı meyvesinin yetiştirilmesinde ve üretilmesinde Türkiye dünyada birinci sıradadır. Türkiye'yi İspanya, İtalya, Birleşik Devletler Topluluğu.  İran, Fransa, Yunanistan ve ABD izlemektedir.

Bu birinci grup ülkelerin yaş kayısı üretimleri 100 bin tonun üzerindedir. Birinci grubu Fas, Pakistan, Suriye, Çin, Güney Afrika, Macaristan, eski Yugoslavya, Romanya, Avustralya, takip etmektedir.
Dünya yaş kayısı üretiminin yaklaşık % 10-15’inin yapıldığı Türkiye'de bu meyve ülkemizde daha çok Malatya, Baskil, Elazığ bölgesi, Erzincan Bölgesi, Kars, Iğdır bölgesi, Akdeniz (Mersin, Mut, Antakya) bölgesi, Marmara bölgesi, Ege Bölgesi ve İç Anadolu yetiştirilmektedir.

Bu bölgeler içerisinde Malatya dışındaki bölgelerin üretimleri sofralık tüketime yöneliktir. Malatya kayısısı ise, Türk ekonomisinin önemli ihracat kalemlerinden birisidir. Malatya dışında Erzincan ve Elazığ'da da ihracata yönelik kayısı üretimi yapılmaktadır. Ama bunun yanında Kars, Iğdır, Mersin, Hatay gibi bölgelerde yetişen az miktarda kayısı ise, miktar yetersizliği ve kalite açısından ihraç edilme şansı taşımamaktadır.

Türkiye'de en erken hasat Mut'ta yapılır. Bu bölgede Mayıs ayının ikinci ya da üçüncü haftalarında olgunlaşan kayısının hasadı bu bölgede Haziran sonuna kadar sürer. Sonra sırasıyla diğer bölgelerde devam eder.

Birinci bölgede üretilen kayısıların çoğunluğu kurutulup bu şekilde piyasaya sunulmaktadır. Dünya kuru kayısı üretiminin yaklaşık % 85-90’ ı  “Birinci Bölge” olarak bilinen Akdeniz havzasında yer alan Türkiye, İspanya, İtalya, Fransa ve Yunanistan yanında İran, Birleşik Devletler Topluluğu ve A.B.D.’den karşılanmaktadır.

Fakat halen kayısının üretimi dünyada en yaygın olarak Anadolu'da (özellikle de Malatya ve çevresinde) yapılmaktadır. Malatya ve çevresinde üretilen kayısının % 85 gibi büyük bir kısmı kuru kayısı olarak bu bölgede üretilir ve dünya piyasalarına verilir.


A vitamini bakımından zengin bir meyve olan kayısı, cilt güzelliği, vücudun dinç olması, hastalıklara karşı direnç kazanması bakımından faydalı bir meyvedir.
Kayısı alırken meyvenin olgunlaşmış olmasına dikkat edilmesi gerekir. Çünkü bazı üreticiler raf ömrünü uzatmak amacıyla kayısıyı ham olarak hasat ettiklerinden bu ham kayısılar doğal olarak ideal tat ve aromaya ulaşamamaktadırlar. Tüketicilerin, kayısı alırken buna dikkat ederek, meyvenin olgun olanlarını seçmesi gerekir.
Kayısı a,b,c vitaminleri, protein, bol miktarda şeker ve bol miktarda madensel tuzlar ihtiva eden, tok tutması nedeniyle de diyet yapanların tercih ettiği meyvelerden biri olan kayısı, taze ve kurutulmuş olarak tüketilir.
Koyu renkli taze kayısılar, içerdikleri Betakarotenden dolayı çok iyi antioksidandır. Kuru kayısı, potasyum bakımından daha zengindir. Öte yandan C vitamini, taze kayısıda 6 mgr. iken, kuruyunca 1 mgr. a kadar düşer. Fakat kalsiyum miktarı da tazesine nazaran kurusunda daha fazladır. 100 gr kuru kayısıda 73 mgr. Kalsiyum vardır. Tazesinde bu oran 15 mgr. a kadar düşer.

 KAYISININ FAYDALARI:

- Kayısı kanseri önleyici ve tansiyonu düşürücü özelliğe sahip bir meyvedir. Bağırsakları iyi çalıştırdığından kilo verilmesini kolaylaştırır.

- iyi bir betakaroten kaynağı olup, akciğer ve mide kanserlerinden koruyucu özelliğe sahiptir.

- Yorgunluğu alır.

- Beslenme problemi olan yaşlıların potasyum eksikliğine bağlı depresyon sorunlarının giderilmesinde de çok faydalıdır.

- Gırtlak iltihabına ve astıma iyi gelir. Astımda balgam söktürücü özelliğe sahiptir.

- Kabızlığa karşı iyi bir koruyucudur.

- Gece körlüğünü önler.

- Yaşlanmaya karşı vücudu korur.

- Beyinin düzenli çalışmasını sağlar, stresi azaltır

- Ülserin iyileşmesinde rol oynar.

- Kan yapımını artırarak kansızlığa iyi gelir.

- Kemiklerin daha düzgün ve sağlam olmasını sağlar.

- Kansere karşı koruyucu bir etkiye sahiptir.

- Kalp kaslarını kuvvetlendirir ve kalbin daha düzenli olarak çalışmasını sağlar.

- Böbreklerde oluşan taşların azalmasında rol oynar.

- Kuru kayısılar, potasyum bakımından daha zengindir.

- Dişlerin ve kemiklerin daha sağlam ve kuvvetli olmasında önemli rol oynar.

- Mide ve on iki parmak bağırsağı ülserinin meydana gelmesine engel olur, meydana gelmiş ülserlerin iyileşmesine yardım eder.

- Üreme sistemi üzerinde önemli bir rolü vardır.

- Karaciğerin tahrip olan kısımlarının tamirinde etkili bir meyvedir.

NOT: Tüm bunların yanında dikkat edilmesi gereken bir husus var ki asla göz ardı edilmemelidir. Karaciğer rahatsızlığı olanlar kayısıyı çok fazla yememelidirler. Ayrıca mide rahatsızlığı olanlar ve fazla mide asidi salgılayanlar da ham kayısı yememeli, olgun kayısıları tercih etmelidirler.
KAYISI ÇEKİRDEĞİ:

Kayısıdan elde edilen kayısı çekirdekleri yüz yılardır beslenme ve ilaç yapımında kullanılmıştır. Kayısı çekirdeklerini besin olarak kullanarak bu çekirdeklerin onlarca yararından faydalanılabilinir. Kayısı çekirdekleri solunum ve savunma sistemleri için değerli bir destekleyicidir. Akciğerler ve diğer solunum sistemleri için faydalıdır. Bu çekirdeklerden yemek bağışıklık sisteminin kendini yenilemesine yardımcı olur.

Kayısı çekirdekleri bol miktarda B 17 vitamini içermektedir. Bu vitamin kanser önleyici olarak da bilinmektedir. Günde en az 7- 10 kayısı çekirdeği yemek vücuda B 17 vitamini takviye etmek bakımından faydalıdır.  Ayrıca 6-6 kayısı çekirdeği dövülüp suyu içilirse bağırsak kurtlarını öldürür.

DERLEME





MANDALİNA



Ilıman iklimlerde yetişen, tatlı, sulu ve hoş kokulu, portakalla pek çok benzer yanı olan bir meyvedir mandalina. C, A ve B grubu vitaminleri yanında potasyum, kalsiyum, magnezyum bakımından da zengin bir meyvedir aynı zamanda. Kabuğunda ise bol miktarda P vitamini barındırır.

Mandalina ülkemizde Akdeniz Bölgesi’nde, Ege Bölgesi’nin kıyı kesimlerinde ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Rize civarında bolca yetiştirilir. Önemli bir ihraç meyvesidir. Portakal kadar dayanıklı olmadığı için uzun süre depolanıp saklanamaz ve genellikle Şubat ayı sonlarına doğru tezgâhlardaki yerini başka meyvelere bırakır.

Mandalina taze olarak tüketildiği gibi reçeli de yapılarak daha uzun süre kullanılabilinir. P vitamini bakımından zengin olan kabuğu ise rendelenerek keklerde kullanılırsa eğer kalp ve damar hastalıklarına karşı koruyucu bir görev üstlenir.


MANDALİNANIN FAYDALARI:

- Kanı temizler

- Kalp ve damar hastalıklarına karşı koruyuculuk görevi üstlenir.

- Kolesterolü ve yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur.

- Damar sertliğini önler.

- Felce karşı koruyucu bir etkiye sahiptir.

- Sinirleri yatıştırır.

- uykusuzluğa iyi gelir: Akşam yemeğinden bir iki saat sonra yenilecek bir iki tane mandalina rahat bir uyku uyunmasını sağlar.

- Bağışıklık sistemini güçlendirir.

- Nezle ve grip hastalılarına karşı iyi gelir.

____________________


 P VİTAMİNİ:

Bu vitaminin varlığının anlaşılması 65 yıl öncesine kadar gitmesine rağmen etkileri henüz fark edilmeye başlamıştır. Biyoflavonoid olarak da bilinen P vitamini Turunçgillere sarı ve turuncu rengini veren ve suda çözünene vitaminlerden biridir.

C vitaminine benzer özellikler taşır ve genellikle C vitaminiyle birlikte aynı besinlerde bulunur. Her iki vitaminin de ortak özelliği flavon denilen vücut için oldukça yararlı öğeleri içermeleridir. P vitamini daha çok barındığı meyvenin posasında bulunur. Genellikle C vitamini ile birlikte çalışır ve benzer özellikler gösterir.

P VİTAMİNİNİN FAYDALARI VE ÖZELİKLERİ:

- C vitamininin emilimini artırır ve onu okside olmaktan (kayba uğramaktan) korur. Dolayısıyla C vitamininin etkili olduğu tüm konulara dolaylı yoldan katkı sağlar ve bu vitamininin kullanımını artırır.

- Kollajen doku denen destek yapının sağlığı ve dayanıklılığı üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.

-Kılcal damarların geçirgenliği ve yapısının korunması üzerinde son derece yararlıdır. Kılcal damarların yırtılmasını ve kanamasını önler. Ayrıca bunların dayanıklılığını sağlayarak enfeksiyonlara karşı koruyuculuk sağlar.

- Damarların geçirgenliğini arttırır ve onların tıkanmasını engeller.

- Alerjik olaylarda etkili alerjen madde olan histamin maddesinin salınışını azaltır.

- Menopozda D vitamini ile birlikte alınan P vitaminin östrojen hormonuna benzer etki gösterdiği için sıcak basmalarına karşı etkilidir.

- P vitamini de tıpkı C vitamini gibi vücutta depolanmadığı için fazla tüketimi söz konusu olmayacağından vitaminlerin fazla kullanımlarından doğan bazı zararlar bu vitamin için geçerli değildir.

- Günlük alınması gereken miktarlar için önümüzde kesin bir rakam yok. Buna göre etkileri bakımından günlük 125 ila 250 miligram arasında bir doz yeterli görülmektedir.

- P vitamini pek çok sebze ve meyvede bulunmaktadır. Bunların başında da limon, portakal, greyfurt, domates, kayısı, kiraz, üzüm, kuşburnu, böğürtlen, yabanmersini, karabuğday, kuşüzümü, brokoli, marul, yeşilbiber, soğan, yeşil çay, atkestanesi kabuğu ve yerfıstığı gelmektedir.


DERLEME

____________________

PORTAKAL


Portakal, turunçgiller familyasından, boyu 2 ila 10 metre arasında değişen, sert, dayanıklı ve düz kenarlı yaprakları olan bir ağaçtır.  Meyve olarak tüketildiği gibi gıda ve ilaç sanayisinde de yoğun olarak kullanılır. Kabuklarından portakal esansı, çiçeklerinden portakal çiçeği esansı elde edilir.


Ülkemizde daha çok Akdeniz Bölgesi’nde yetiştirilen portakalın kalın kabuklu uzunca meyveli cinsi olduğu gibi, ince kabuklu bol sulu çekirdeksiz cinsleri de vardır. Akdeniz Bölgesi dışında Güneydoğu Anadolu ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Rize civarında da yetiştirilir.

C vitamini bakımından zengin bir meyve olan portakal aynı zamanda B1, B2, PP gibi vitaminler de içerir. Bu vitaminlerin yanı sıra bünyesinde potasyum, kalsiyum ve magnezyum gibi elementler, lifler, organik asitler, madensel tuzlar, karoten, likopen ve meyve şekeri de barındırır. C vitamini bakımından zengin bir meyve olan portakal aynı zamanda organizmayı grip, nezle, gibi kış hastalılarından, soğuk algınlılarından da korur.

Portakalın, kanseri önlemede, kanı temizlemede, karaciğerin işlevini yapmasına yardımcı olmada, cildi güzelleştirmede, ince ve kalın bağırsakların yumuşak kalmasını sağlamada, damar tıkanıklığını önlemede, vücudun direncini arttırmada, hazmı kolaylaştırmada da önemli faydaları vardır.


İnsan vücudu C vitamini üretemiyor. Bu nedenle ihtiyaç olan C vitamini besinler vasıtasıyla vücuda alınıyor. İnsan vücudunun günlük olarak 50 ila 70 miligram arasında C vitaminine ihtiyacı vardır. Bir portakalın içermiş olduğu C vitamini ise 90 miligram kadardır. Vücudun bu ihtiyacının karşılaması için günlük bir tane portakal yenmesi yeterli olur. Bu ihtiyaç sigara içenlerde ve enfeksiyonlar sırasında iki misline kadar çıkabilmektedir.


PORTAKALIN GENEL FAYDALARI:

- Soğuk algınlığına gribe, kas incinmense faydalıdır.
- Ezik ve çürüklerin daha çabuk iyileşmesini sağlar.
- İçerdiği C vitamini ve folik asit sayesinde öksürüğü azaltır.
- Kanın pıhtılaşmasını önler.
- Mide ve pankreas kanserini önleyici etkisi vardır,
- İçerdiği yüksek potasyum tansiyonun dengelenmesini sağlar, cildin kuruyup kırışıklıkların oluşmasını engeller.


Portakal, içerdiği vitaminler, madensel tuzlar, meyve asitleri ve elementler sayesinde sadece manavlarda değil, eczanelerde bile satılsa yeridir. Bu güzel meyve hem besler, hem korur, hem de pek çok önemli hastalıkta etken maddeleri bilinçli bir şekilde kullanılırsa eğer tedavide kullanılır.


Bir kış meyvesi olmasına rağmen portakalı, başarılı depolama yöntemleri sayesinde ülkemizde yıl boyunca kolayca ve ucuza bulmak mümkündür. Faydaları göz önüne alındığında bu değerli meyveyi evlerden uzak tutmamak lazımdır.

DERLEME