3 Ağustos 2013 Cumartesi

CEVİZ



Dünyanın birçok yerinde yayılma alanı bulan cevizin anavatanı, bazılarına göre İran’ın Ghilan bölgesi, bazılarına göre ise Çin’dir. Bunlara karşılık daha büyük bir çoğunluk ise cevizin anavatanı olarak çok daha geniş bir alanı göstermektedirler. Bunu savunan gruba göre ceviz Karpat dağlarından Türkiye, Irak, İran, Afganistan, Güney Rusya, Hindistan, Mançurya ve Kore’ ye kadar uzanan geniş bir bölgenin doğal bitkisidir.


Kökeni itibariyle dünyada büyük bir doğal yayılma alanına sahip olan Anadolu cevizi ise çeşitli göçler ve ticaret kervanları vasıtasıyla doğal yayılma alanı dışına da götürülmüş olup, bugün tropik bölgeler dışında hemen hemen dünyanın her yerinde yetiştiriciliği yapılan bir meyve türü durumuna gelmiştir.



Yakın bir geçmişe kadar ceviz yetiştiriciliğinde söz sahibi olarak Türkiye gelmekte, bunu Yunanistan, İtalya, Fransa gibi ülkeler takip etmekteydi Fakat ceviz yetiştiriciliğine başlayan ABD,1800 lü yılların ikinci yarısından itibaren bütün bu ülkeleri geride bırakarak dış satımında da en önemli ülke konumuna gelmiştir.



Meyvecilik kültürü oldukça eski tarihlere uzanan Anadolu, birçok meyve türünde olduğu gibi cevizin de anavatan bölgeleri arasında yer alır. Anadolu, günümüze kadar yapılan yetiştiricilik sonucunda, sayıları 4.5 milyonu aşan bir ceviz ağacı varlığına sahip olmuştur.

CEVİZİ FARKLI KILAN

Araştırmacılar, ceviz ile beynin fiziki benzerliği üzerinde son yıllarda çok kafa yoruyor. Cevizdeki besinlerle, beynin ihtiyacı olan vitaminlerin benzerliği de çok şaşırtıcı. Bir cevizi elinize alınca, en dışında bir yeşil kabuk, sonra tahta bir yapı, daha sonra ince bir zar ve en içte de tartışmasız şekilde insan beynini hatırlatan beyaz bir yapıyla karsılaşırsınız.

Beynin küçültülmüş bir modeli olan cevizin meyveler arasında gümüş iyonu ihtiva eden tek meyve olması ise onun değerini elbette daha da çok arttırmaktadır.

Gümüş iyonuna, icra ettiği elektronik vazife açısından ihtiyaç duyan tek organın beyin olduğunu söyleyecek olursa eğer, sanırız bu muhteşem benzerlik ve mükemmel yaratılış karşısında tüylerimiz diken diken olacaktır. İTÜ Mezunları Derneği tarafından yayınlanan elektronik dergide ceviz ve faydaları son derece güzel anlatılmıştır:

Beyin uzmanlarının tavsiyesine göre yaşı ne olursa olsun her kes, özellikle de yetişme çağındaki çocuklar günde 1-2 adet ceviz yemelidir. Çünkü cevizin mide, bağırsak, böbrek ve deri rahatsızlıkları gibi birçok hastalığa iyi geldiği artık bilinmektedir. Cevizin sadece meyvesi değil, kabukları ve yaprakları da birçok rahatsızlık için kullanılmaktadır.

Cevizin kandaki zararlı kolesterolün birikmesini önlediği, yüksek kolesterolü düşürdüğü, mide gazını giderdiği, grip ve nezleye iyi geldiği, öksürüğü kestiği, sindirim sistemi bozukluğuna iyi geldiği, vücudu soğuktan koruduğu, yorgunluğu ve bitkinliği
giderdiği,  zehirlenmelere ve zehre karşı etkili olduğu ve zindeleşmeyi sağladığı da bilinmektedir.  

Ayrıca cevizin yapraklarından elde edilen juglon Maddesi eczacılıkta kan temizleyici ve kuvvet verici olarak da kullanılmaktadır. Ceviz yaprağının kaynatılıp içilmesi Şeker hastalarına, ceviz yaprağı ve kabukları kaynatılıp balla karıştırılarak içildiğinde ise kansızlığa iyi gelmektedir. Bu çay kanı temizlemekte, kalbi güçlendirmekte, ishali ve dizanteriyi kesmekte, sinir sistemini güçlendirmektedir.

Ceviz meyvesi çocukların gelişmesini hızlandırmaktadır. Ceviz beyin için gerekli olan gümüş iyonlarını ihtiva ettiğinden, bebekten yaşlıya kadar herkes için ideal bir meyvedir

Cevizdeki yüksek orandaki omega -3 yağ asitleri kalp hastalıklarını önlemeyi, inmeyi, diyabeti, yüksek kan basıncını ve klinik depresyonu azaltıyor.


CEVİZİN DİĞER FAYDALARI

* Cevizdeki yüksek orandaki omega-3 yağ asitleri kalp hastalıklarını, inmeyi, diyabeti, yüksek kan basıncını ve klinik depresyonu azaltıyor. Ceviz tüketimi kandaki kolesterol seviyesini düşürüyor, kalp atışlarında düzensizliği önlüyor.

* Kanserden korunma sağlıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

* Ceviz, damarlarda daha az pıhtılaşma özelliği olan kan tipinin üretimine ve iyi kolesterol oranının kötü kolesterol oranına göre artmasına yardım ediyor.

* Cevizdeki L-Arginin kan damarlarının iç tarafının pürüzsüz ve düzgün olmasını sağlayarak kan-damar sisteminin rahatlamasını sağlıyor.

* İçeriğinde barındırdığı yağ asitleri sayesinde kalp hastalıklarını önlemede etkili oluyor.

* Kavrama ve anlamayı geliştiriyor. Asya'da ceviz hâlâ beyin gıdası olarak kabul edilen bir meyvedir. Bu ülkelerde öğrenciler, sınavlardan önce ceviz yiyerek notlarını

*3 yağ oranı düşük çocuklarda daha yüksek hiperaktif olma özelliği, daha fazla öğrenim ve davranış bozuklukları, daha fazla huysuzluk ve uyku düzensizlikleri gözlemleniyor. Ceviz, bu sorunları önleyen omega-3 bakımından çok zengin.

* Safra taşı oluşumunun önüne geçiyor.

* İçeriğindeki melatonin, beyin bezesi tarafından salgılanan melatoninin insan vücudunun kullanıma hazır formunu içeriyor. Melatonin, gece çalışan, zaman farkından uyku düzensizliği çeken kişilerde uyuma rahatsızlıklarını ortadan kaldırabiliyor.

* Cevizin, antioksidan özelliği dolayısıyla kardiyovasküler ve sinir sistemine zarar veren parkinson ve alzheimer gibi hastalıkların gelişimini erteleyebiliyor.

* Ceviz, manganez ve bakır içeriyor.

* Kan dolaşımını düzeltiyor.





17 Mayıs 2013 Cuma

KESTANE







Bir orman ağacı olarak bilinen kestanenin aynı adla bilinen meyvesi besleyici ve kalori değeri yüksek olan bir besindir. B1, B2 ,PP ve C Vitaminleri açısından oldukça zengindir. Bol miktarda yağ, şeker, protein içerir. Ayrıca potasyum, fosfor magnezyum, klor, kalsiyum, sodyum ve demir mineralleri bakımından da zengin bir meyvedir.

  Kestanenin Faydaları :
- Besleyici olmasından başka faydası saymakla bitecek gibi değil
- Kabuklarının suda kaynatılmasıyla hazırlanan ilaç ateş düşürüp sinirleri yatıştırıyor.
- Meyvesi kasları kuvvetlendiriyor, kan dolaşımını düzenliyor. Bedenin ve zihnin yorgunluğunu gideriyor, kansızlığa çare oluyor. Cinsel gücü arttırıyor.
- Şeker, protein, yağ, sodyum ve potasyum içeriyor.
- Çocuk, genç ve yaşlılar için çok değerli bir enerji kaynağı, hatta yaşamı uzattığı da söyleniyor.
- Kestane, en çok potasyum düşüklüğünden yakınanlara öneriliyor. Çünkü 100 gramında 500 mg potasyum bulunuyor. Fosfor, magnezyum, klor, kalsiyum, demir ve sodyum mineralleri ile C, B1, B2 ve PP vitaminlerini içeriyor.
- Taze kestane limonun 100 gramı kadar C vitamini içerir. Kestane’nin 100 gramında 200 kalori bulunuyor.
- Kış mevsiminin olumsuz şartlarına fiziksel ve beyinsel yorgunluklara karşı paha biçilmez bir sağlık iksiridir.
- Kalp ve kas sistemini uyarıp organizmanın su dengesini düzenliyor. Kan dolaşımını hızlandırıp varis ve basurların gelişimini önlüyor.
- Balla karıştırılmış kestane püresi ise özellikle iştahsız çocuklara öneriliyor. 
- Mide ve karaciğere iyi gelir.
-Kandaki kötü kollesterolu düşürür.
- İshale iyi gelir.

DİKKAT: Kestane yüksek tansiyonu, damar sertliği ve şeker hastalığı olanlara tavsiye edilmez

10 Mart 2013 Pazar

KIRMIZI BİBER












Biber hem çiğ hem de pişirilerek yenebilen bir bitkidir ve oldukça çok çeşidi vardır. Yapılan araştırmalara bakılacak olursa eğer bu değerli sebzenin kırmızı olan türlerinin yeşil ve sarı renkli olanlardan çok daha faydalı olduğunu ve çok daha fazla besin maddesi içerdiği görülecektir. 










Kırmızıbiber tam bir vitamin kaynağı olması sebebiyle insan sağlığına yararları açısından çok değerli bir sebzedir. İçerdiği C vitamini sayesinde soğuk algınlığı ve bu hastalığa bağlı olarak çıkan hastalıklara karşı çok etkin bir görev üstlenmektedir. Tüm bunların yanı sıra kırmızıbiberin daha pek çok faydalarından bazıları şu şekilde sıralanabilir.  


    
KIRMIZIBİBERİN FAYDALARI

- Kırmızıbiber içinde barındırdığı likopen maddesi prostat, pankreas ve rahim kanserlerine karşı oldukça etkilidir.

- Kırmızıbiber aynı zamanda bir antioksidandır. Bu özeliği sebebiyle kalp krizi riskini azaltır.

- Kolayca kilo verilmesini sağlar.Vücut sıcaklığını arttırır ve oksijen gereksinimini oluşturur. Bu sayede kilo vermek daha kolay hale gelir.

- Kırmızıbiberde bulunan A vitamini gözlere ve bağışıklık sistemine iyi gelir.

- Barındırmış olduğu B vitamini beynin gelişimi için çok önemlidir. Vücut metabolizmasını etkiler ve proteinin enerjiye dönüşümüne yardımcı olur.

- Yine içeriğindeki E vitamini sayesinde hücrelerde hasar oluşumunu engeller ve bu sayede kanser potansiyelini azaltır.

DERLEME















4 Ocak 2013 Cuma

ÇİLEK


Çilek gülgiller familyası içinde yer alan, cinsi ve bu cins içinde yer alan meyvelerinin ortak adıdır. İnsan sağlığı ve beslenmesi bakımından son derece yararlı bir meyve olan çilek yüzeysel kök yapan, 10-30 cm boyunda, toprak üzerinde sürünücü gövdeli, nisan haziran ayları arasında beyaz renkli çiçekler açan bir bitkidir.

Bünyesinde bol miktarda A, B, C vitaminlerini, önemli miktarlarda kalsiyum, demir, fosfor, çok az miktarda brom, silisyum, iyot ve kükürt gibi mineralleri bulunmaktadır. Bu meyvenin 100 gramında 100 miligrama yakın askorbik asit vardır. Zengin selüloz içermesinden ötürü sindirimi kolaylaştırır. Yüksek oranda ellajik asit ihtiva ettiğinden kanseri önleyici bir özelliğe sahiptir. 100 gr. çilek meyvesinde 40–45 kalori bulunur.

Dünyada, adlandırılmış 20'den fazla çilek türü vardır. Ticari olarak en çok yetiştirilen çilek ise bahçe çileği olarak bilinen çilek çeşididir. Günlük olarak tüketilebildiği gibi reçeli ve marmeladı da yapılır. Daha yüksek oranda faydalı olabilmesi bakımından aç karnına ve taze olarak yenilmesi tavsiye edilir.



ÇİLEĞİN FAYDALARI:

- Meyvelerin suyu kronik yaralarda iyileştirmeyi hızlandırır.

- Kökleri idrar arttırır, iştah açar.

- Vücuda sızmış olan bazı virüslerin yok edilmesini sağlar.

- Akne ve sivilcelerin yok edilmesine yardımcı olur.


- Kansere karşı koruyucu etkisi vardır.

- Romatizma ve gut hastalığı yangınlarını azaltmada etkilidir.

- Bağırsak kurtlarının dökülmesini sağlar.

- Karaciğer rahatsızlıklarına iyi gelir.

- İshale karşı etkilidir.

- Yaprakları kurutulup kaynatılarak içildiğinde iştah açar, mafsal iltihaplarına, damar sertliğine, yüksek tansiyona, böbrek ve mesane rahatsızlıklarına iyi gelir.

- Cildi nemlendirir, tazelik verir.


- Tansiyonu düşürür, stresi önler, bağışıklık sistemini güçlendirir.



DİKKAT: Çileğin aşırı tüketimi cilt rahatsızlığı olan kişilerde alerjiye bağlı olarak kaşıntıya sebep olabilir.


NOT:

İngiltere'deki Warwick Üniversitesi'nden bilim adamları çileğin kalp hastalıkları ve diyabet üzerindeki etkisini konu alan bir araştırma yaptı.

Araştırmaya imza atanlardan Profesör Paul Thornalley ve ekibi ,  çileğin vücuttaki antioksidan oranını yükselten, kalp-damar hastalıklarıyla bağlantılı kötü kolesterolü ve kandaki yağ oranını düşürdüğü bilinen Nrf2 isimli proteini arttırdığını belirledi.

Çilek yemenin tokluk yaparak kan şekerini ve kötü kolesterolü düşürdüğü daha önce belirlenmişti. Ancak Thornalley ve ekibinin yaptığı araştırma ilk kez çilek özünün diyabet ve kalp hastalıklarına karşı  koruyan proteinleri nasıl harekete geçirdiğini ortaya koydu.


 Çilek dayanıklılığı olan bir meyve değildir. Bu nedenle uzun süre saklanamaz ve genellikle taze olarak tüketilir. Uzun süre saklanabilmesi için ise reçeli yapılır.

ÇİLEK REÇELİ:

1 kg. çilek, 2 kg. Toz şeker, 2 adet limonun suyu

Yıkama suyu temiz ve berrak bir hale gelene kadar bir kabın içinde bol suda yıkanıp sapları ayıklanan çilekler bir tencere içine bir kat çilek bir kat toz şeker olmak üzere yerleştirilir. Bir gece bekletildikten sonra ocağa alınıp koyulaşıncaya kadar kaynatılır. Daha sonra limon suyu da eklenip bir taşım daha kaynatılır ve kavanozlara alınarak kuru ve serin bir yerde muhafaza edilir. Afiyet olsun.

DERLEME


2 Ocak 2013 Çarşamba

ZEYTİN

Zeytin 10 metreye kadar boylanabilen, sık dallı, yayvan tepeli, her dem yeşil yapraklı bir ağaçtır. Geniş, kıvrımlı, yamru yumru bir gövdesi vardır. Ağaç yaşlandıkça, düzgün gri renkli gövde kabuğu giderek çatlar. Uzun ömürlü bir ağaçtır, yaklaşık 2000 yıl kadar yaşayabilir. Sürgünleri gri renkli, dikensiz ve hemen hemen üç köşelidir. Mızraksı, çok kısa saplı, deri gibi sert yaprakları sürgünlere karşılıklı çiftler halinde dizilmiştir. Yaprakları basit, tam kenarlı ve kenarlar alt yüze doğru hafif kıvrıktır. Yaprakların ucunda sivri bir çıkıntı bulunur. Yaprağın üst yüzü koyu gri-yeşil ve tüysüz, alt yüzü mavimsi gümüşi renkte ve beyaz sık ipeksi tüylerle kaplıdır.

Baharın sonlarına doğru yaprakların koltuğunda seyrek salkımlar halinde açan, küçük beyazımsı-sarı renkli, kokulu çiçekleri vardır. Rüzgârların taşıdığı çiçek tozlarıyla döllenen çiçekler etli ve yağlı meyve verir. Meyve önce yeşil, olgunlaştıktan sonra da parlak siyah bir renk alır. Etli meyvenin içinde sert bir çekirdek vardır. Meyvenin etli kısmından ve çekirdeğinden elde edilen "yağı" bakımından çok değerli bir ağaçtır. Aynı zamanda ağacının çok heybetli ve estetik bir görünümü vardır. Odunu çürümeye karşı son derece dayanıklıdır.

Zeytinin yaprağında tanen, uçucu yağlar, organik asitler ve rezin bulunur. Yapraklar ve gövde kabuğu iştah açıcı, idrar söktürücü ve ateş düşürücü olarak kullanılır. Şeker hastalığında kullanım alanı olduğu gibi, tansiyon düzenleyici olarak da bilinir.
Zeytin dermo kozmetik amaçlı da kullanılmaktadır. Zeytinyağlı şampuanlar saç dökülmesini engeller, saçın çabuk uzamasını sağlar. Lezyonlu saçlı deriyi onarmaya yardımcı olur ve kepek oluşumunu engeller. Zeytinyağlı sıvı sabun, duş jelleri, katı sabun, bebek şampuanları cildi olumsuz dış etkenlere karşı korurlar. Cildi güzelleştirip yaşlanmasını geciktirerek ciltteki kırışıklık oluşumunu engeller. Zeytin dayanıklılığın sembolüdür. Doğal zeytinyağlı dermo kozmetik ürünler cildimizde kimyasal kalıntılar bırakmadığından dünyada kullanımları giderek artmaktadır. Yüzyıllardır Akdenizlilerin sağlık ve güzellik kaynağı olmuştur. Kutsal metinlerde de şifa kaynağı olduğu belirtilmiştir.
Dünya zeytin üretici ülkeleri arasında ağaç varlığı açısından Türkiye 4. alan açısından da 6'ncı sırada yer alır. Böylece dünya zeytinyağı üretimine %8 oranında katkıda bulunur, sofralık zeytin üretiminde de İspanya'dan sonra 2. tüketimde ise 1. sırada yer alır. Marmara Bölgesi'nin ağaç varlığı açısından Türkiye içindeki payı da %10 olarak belirlenir. Ayvalık, Edremit Körfezi, Gemlik, Yalova gibi yerlerde yoğun olarak bulunur.

Damak tadına çok uygun bir besin kaynağı olan zeytinin hangi türü olursa olsun kahvaltı sofralarının vazgeçilmez yiyeceklerinin başında gelir. Zeytinin sofralık tüketimde pek çok çeşidi vardır. Bunların en bilinenleri, siyah zeytin ve yeşil zeytin olarak iki ana guruba ayrılır. Her iki gurup da pek çok çeşidi kendi içinde barındırır. 
 


ZEYTİNİN FAYDALARI:
- Enerji verir, tok tutar. Cildi besler ve güzelleştirir.
- Mideyi kuvvetlendirir. İştah açar.
- Bağırsakları yumuşatır kabızlığı giderir. Bağırsak solucanlarını düşürür.
- Karaciğer ve baş ağrısını giderir ve karaciğerin düzenli çalışmasını sağlar.
- Damarları açar, yüksek tansiyonu düşürür.
- Böbreklerde kum ve taş oluşumunu engeller.
- Kan şekerini düşürdüğü için şeker hastalarına faydalıdır.
- Hücreleri yenileyerek yaşlanmanın etkilerini geciktirir.
- Bebek ve çocuk gelişimini destekler. Beynin ve kemiklerin gelişip güçlenmesini sağlar.

DERLEME







LİMON


Limon yıl boyunca da büyümeyi sürdüren, kışın yapraklarını dökmeyen küçük bir ağaç türü ve bu ağacın meyvesidir. Ana vatanı kesin olarak bilinmemekle birlikte Dünya’da ılıman iklime sahip bütün ülkelerde yetiştirilen bir meyvedir. Ülkemizde daha çok Ege ve Akdeniz bölgelerinde tarımı yapılmaktadır.

Limon suyu için kullanılan bir meyvedir. Eti ve kabuğu ise pişirmelerde kullanılmaktadır. Özellikle çorbalarda, salatalarda, balık yemeklerinde lezzeti arttırmak için kullanılan limon aynı zamanda çok önemli bir C vitamini kaynağıdır. Bunun yanı sıra A ve B vitaminlerini de içermektedir. 

LİMONUN FAYDALARI:

- Limon antioksidan özelliği sayesinde gün içinde yaşanan stres ve sigaranın etkilerinin azaltılmasında faydalıdır.

- Gribal enfeksiyonların önlenmesinde yardımcı olur.

- Son 30 yıldır yapılan araştırmalarda başta kolon, prostat, göğüs, akciğer ve pankreas kanseri olmak üzere pek çok kanser türüne karşı koruyucu etkisinin olduğu görülmüştür. Aynı zamanda tümör gelişimini engelleyen başlıca besinlerden birisidir.

- Yüksek tansiyonun düşürülmesine yardımcı olur.

- Antimikrobiyal özelliği sayesinde enfeksiyonlara karşı koruyucu etki oluşturur.

- Karaciğer, kalp ve safra kesesi için faydalı bir meyvedir.

- Limon, derin dondurucuda bekletildikten donra kabuğu rendelenip yemeklerde, salatalarda ve çorbalarda kullanılırsa eğer, cilt kanserini engellemede etkili olduğu da bilinmektedir.





LİMONATA:

Malzemeleri:

5 adet limon
1.5 su bardağı tozşeker
5 su bardağı su

Limonlar güzel bir şekilde yıkadıktan sonra dış kabuğu rendelenerek bir kaba alınır. Aynı kaba 1,5 bardak şeker ilave edilip rendelenmiş limonların suyu sıkılır ve 5 su bardağı su da ilave edilerek karıştırıldıktan sonra buzdolabına kaldırılıp bir saat kadar dinlendirildikten sonra süzülür ve tekrar buzdolabına kaldırılıp bir gün sonra servisi yapılır. İstenirse hiç bekletilmeden de servis yapılmasında hiçbir mahzur yoktur.

Servis sırasında isteğe göre içine taze nane yaprakları da atılırsa eğer bu güzel içeceğe nanenin hoş kokusu da ilave edilmiş olunur.

Afiyet olsun


DERLEME

VİŞNE

Anadolu bir çok meyve türünde olduğu gibi vişnenin de anavatanı sınırları içerisinde yer almaktadır. Ülkemizde hemen hemen bölgede vişne yetiştiriciliği yapılmaktadır. Ülkemizde üretilen vişne derin dondurma, kurutma, meyve suyu, konserve ve reçeli yapılarak değerlendirilir. Vişne taze olarak ihraç edildiği kadar dondurulmuş ve işlenmiş olarak da ihracı yapılan bir meyvedir.
. 
Vişne gülgiller familyasından, Nisan-Mayıs aylarında beyaz renkli çiçekler açan, 2 -9 metre boyunda bir ağaçtır. Yaprakları parlak, tüysüz ve kısa saplıdır. Meyvesi ise açık veya koyu kırmızı renkli ve ekşi lezzetlidir ve bünyesinde şeker, elma ve limon asidi, A ve C vitaminlerini barındırır. Vişne aynı zamanda antoksiyanin maddesi bakımından da zengin bir meyvedir.  Gövde kabukları, meyvesi ve meyve sapları da çeşitli rahatsızlıklar için ev ilaçları yapımında kullanılır.

FAYDALARI:

- Kırmızı- bordo renklerini veren antioksidan antoksiyanin maddesi bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

- Kanser ve kalp hastalıklarının oluşmasına engel oluyor, yaşlanma sürecini yavaşlatıyor.

- İshali kesiyor, ateş düşürüyor, idrar söktürüyor.

- Vücuda rahatlık veriyor.

- Öksürüğü geçiriyor.


- Safrayı kesiyor, mideye rahatlık veriyor.

DERLEME





1 Ocak 2013 Salı

KİRAZ


Kiraz, Gülgiller familyasından anayurdu Güney Kafkasya, Hazar denizi ve Kuzeydoğu Anadolu’da doğal olarak bulunan bir meyve ağacıdır. Kiraz ağacı düz kabuklu bir ağaçtır. Genellikle yapraklanmadan önce çiçek açar. Meyvesi, etli ve tek çekirdeklidir.

Türkiye'nin çok farklı fiziki koşulları nedeniyle, kirazın olgunlaşması bölgelere göre 1,5 aya kadar varan farklılıklar gösterebilmektedir. Modern tarım yöntemlerinin kullanılmaya başlanmasıyla birlikte kirazda verim ve kalite son yıllarda oldukça artmıştır.

Kiraz yetiştiriciliği ve üretimi daha çok Torosların kuzey yamaçlarında, Göksu Nehrinin kaynağında yer alan Korualan Kasabasında, Mernek Yaylasında, Afyonkarahisar ili Sultandağı ve Çay ilçeleri ile Konya Ereğli yöresinde yapılmaktadır.

Ayrıca Akşehir ve Eber göllerinin özel iklim koşulları oluşturması nedeniyle bu bölgede de kalitesi yüksek kirazlar yetiştirilmektedir. Marka değeri olan bir ürün olan kirazın yoğun bir biçimde dış ticareti de yapılmaktadır.

Kiraz tatlı ve sulu bir meyve olarak insana ferahlık veren ve sıcak yaz aylarının vazgeçilmez güzel bir meyvesidir. Bunun yanında kiraz, pek çok sağlık sorunları için de doğal bir ilaçtır.
KİRAZIN FAYDALARI:

- İdrar söktürür.
- Böbreklerde biriken zararlı maddelerin atılmasına yardımcı olur.
- Kabızlığı giderir.
- Kanın temizlenmesine yardım eder.
- Nikris, romatizma, damar sertliğine karşı faydalıdır.
- Karaciğer şişliğine iyi gelir.
- Safra akışını normale döndürür.
- Sivilceleri önler.  
- Susuzluğu giderir.
- Kabukları ishali keser, ateşi düşürür.
- Çiçekleri göğsü yumuşatır ve öksürüğü giderir.
- Sapları zayıflamaya, böbreklerin temizlenmesine yardım eder.
- Mafsalların kireçlenmesine ve bronşite karşı son derece faydalıdır.
KİRAZ SAPI

- 1 tutam kiraz sapını (40-50 adet) 3 su bardağı suda 10 dakika kaynatıp soğutmalı ve sabahları aç karnına 1/2 çay bardağı içilmelidir. İdrar söktürecek, böbrekleri temizleyecektir. Özellikle idrar yolları enfeksiyonuna dermandır. Aynı zamanda kadınların menopoz ağrılarını yok eder.

- 1 tutam kiraz sapını 1 çay bardağı dolusu taze vişne ya da böğürtlen ya da kızılcık ile beraber 3 su bardağı suda 5 dakika kaynatıp ve soğutmalı. Sabahları aç karnına 1 çay bardağı içilmelidir. 2 hafta sonra vücuttaki şişkinliğin azaldığı ve sağlıklı kilo verildiği görülecektir. Aynı zamanda vücuttaki ödemlerin atılmasına yardımcı olacaktır.

- 4 tutam kiraz sapını (200-300 adet) 3 litre suda 10 dakika kaynatıp içine 20 gr. kadar çubuk tarçın tanesi ve 5 gr. kadar ıhlamur (10-20 yaprak) atılmalı, 1 saat kadar demlendirilip bu su ile banyo yapılırsa. Cildini nefes alması sağlanacaktır. Ayrıca bir leğene bu karışımdan koyup ayaklar leğende 20 dakika kadar bekletilirse, ayaklarda rahatlamaların ve topuk ağrılarının ortadan kalkacağı görülecektir. Kiraz sapını çay gibi demleyip sıcak olarak ta içebilirsiniz. Tadı enfestir.

DERLEME



KAYISI



2 -10 m yüksekliğinde, dikensi ve tüysüz bir ağaçtır. Yaprakları uzunca ve mızraksı, kenarları dişli, ucu sivri veya küttür. Çiçekleri beyaz veya pembe renkli olup, yapraklardan daha önce meydana gelirler. Meyvelerin üzeri tüylü olup, sarımsı-turuncu renkte eriksidir.

Anavatanı Çin olan kayısı coğrafik olarak dünyanın hemen hemen her yerine dağılmış olsa da daha çok Akdeniz'e yakın olan ülkelerde Avrupa, Orta Asya, Amerika ve Afrika kıtalarına yayılmış ve burada yetişme alanları bulmuş bir meyvedir.

Yaş ve kurutularak tüketilmesinin yanında ülkemizde çok değişik şekillerde de işlenerek tüketicilerin kullanımına sunulan kayısı meyvesinin yetiştirilmesinde ve üretilmesinde Türkiye dünyada birinci sıradadır. Türkiye'yi İspanya, İtalya, Birleşik Devletler Topluluğu.  İran, Fransa, Yunanistan ve ABD izlemektedir.

Bu birinci grup ülkelerin yaş kayısı üretimleri 100 bin tonun üzerindedir. Birinci grubu Fas, Pakistan, Suriye, Çin, Güney Afrika, Macaristan, eski Yugoslavya, Romanya, Avustralya, takip etmektedir.
Dünya yaş kayısı üretiminin yaklaşık % 10-15’inin yapıldığı Türkiye'de bu meyve ülkemizde daha çok Malatya, Baskil, Elazığ bölgesi, Erzincan Bölgesi, Kars, Iğdır bölgesi, Akdeniz (Mersin, Mut, Antakya) bölgesi, Marmara bölgesi, Ege Bölgesi ve İç Anadolu yetiştirilmektedir.

Bu bölgeler içerisinde Malatya dışındaki bölgelerin üretimleri sofralık tüketime yöneliktir. Malatya kayısısı ise, Türk ekonomisinin önemli ihracat kalemlerinden birisidir. Malatya dışında Erzincan ve Elazığ'da da ihracata yönelik kayısı üretimi yapılmaktadır. Ama bunun yanında Kars, Iğdır, Mersin, Hatay gibi bölgelerde yetişen az miktarda kayısı ise, miktar yetersizliği ve kalite açısından ihraç edilme şansı taşımamaktadır.

Türkiye'de en erken hasat Mut'ta yapılır. Bu bölgede Mayıs ayının ikinci ya da üçüncü haftalarında olgunlaşan kayısının hasadı bu bölgede Haziran sonuna kadar sürer. Sonra sırasıyla diğer bölgelerde devam eder.

Birinci bölgede üretilen kayısıların çoğunluğu kurutulup bu şekilde piyasaya sunulmaktadır. Dünya kuru kayısı üretiminin yaklaşık % 85-90’ ı  “Birinci Bölge” olarak bilinen Akdeniz havzasında yer alan Türkiye, İspanya, İtalya, Fransa ve Yunanistan yanında İran, Birleşik Devletler Topluluğu ve A.B.D.’den karşılanmaktadır.

Fakat halen kayısının üretimi dünyada en yaygın olarak Anadolu'da (özellikle de Malatya ve çevresinde) yapılmaktadır. Malatya ve çevresinde üretilen kayısının % 85 gibi büyük bir kısmı kuru kayısı olarak bu bölgede üretilir ve dünya piyasalarına verilir.


A vitamini bakımından zengin bir meyve olan kayısı, cilt güzelliği, vücudun dinç olması, hastalıklara karşı direnç kazanması bakımından faydalı bir meyvedir.
Kayısı alırken meyvenin olgunlaşmış olmasına dikkat edilmesi gerekir. Çünkü bazı üreticiler raf ömrünü uzatmak amacıyla kayısıyı ham olarak hasat ettiklerinden bu ham kayısılar doğal olarak ideal tat ve aromaya ulaşamamaktadırlar. Tüketicilerin, kayısı alırken buna dikkat ederek, meyvenin olgun olanlarını seçmesi gerekir.
Kayısı a,b,c vitaminleri, protein, bol miktarda şeker ve bol miktarda madensel tuzlar ihtiva eden, tok tutması nedeniyle de diyet yapanların tercih ettiği meyvelerden biri olan kayısı, taze ve kurutulmuş olarak tüketilir.
Koyu renkli taze kayısılar, içerdikleri Betakarotenden dolayı çok iyi antioksidandır. Kuru kayısı, potasyum bakımından daha zengindir. Öte yandan C vitamini, taze kayısıda 6 mgr. iken, kuruyunca 1 mgr. a kadar düşer. Fakat kalsiyum miktarı da tazesine nazaran kurusunda daha fazladır. 100 gr kuru kayısıda 73 mgr. Kalsiyum vardır. Tazesinde bu oran 15 mgr. a kadar düşer.

 KAYISININ FAYDALARI:

- Kayısı kanseri önleyici ve tansiyonu düşürücü özelliğe sahip bir meyvedir. Bağırsakları iyi çalıştırdığından kilo verilmesini kolaylaştırır.

- iyi bir betakaroten kaynağı olup, akciğer ve mide kanserlerinden koruyucu özelliğe sahiptir.

- Yorgunluğu alır.

- Beslenme problemi olan yaşlıların potasyum eksikliğine bağlı depresyon sorunlarının giderilmesinde de çok faydalıdır.

- Gırtlak iltihabına ve astıma iyi gelir. Astımda balgam söktürücü özelliğe sahiptir.

- Kabızlığa karşı iyi bir koruyucudur.

- Gece körlüğünü önler.

- Yaşlanmaya karşı vücudu korur.

- Beyinin düzenli çalışmasını sağlar, stresi azaltır

- Ülserin iyileşmesinde rol oynar.

- Kan yapımını artırarak kansızlığa iyi gelir.

- Kemiklerin daha düzgün ve sağlam olmasını sağlar.

- Kansere karşı koruyucu bir etkiye sahiptir.

- Kalp kaslarını kuvvetlendirir ve kalbin daha düzenli olarak çalışmasını sağlar.

- Böbreklerde oluşan taşların azalmasında rol oynar.

- Kuru kayısılar, potasyum bakımından daha zengindir.

- Dişlerin ve kemiklerin daha sağlam ve kuvvetli olmasında önemli rol oynar.

- Mide ve on iki parmak bağırsağı ülserinin meydana gelmesine engel olur, meydana gelmiş ülserlerin iyileşmesine yardım eder.

- Üreme sistemi üzerinde önemli bir rolü vardır.

- Karaciğerin tahrip olan kısımlarının tamirinde etkili bir meyvedir.

NOT: Tüm bunların yanında dikkat edilmesi gereken bir husus var ki asla göz ardı edilmemelidir. Karaciğer rahatsızlığı olanlar kayısıyı çok fazla yememelidirler. Ayrıca mide rahatsızlığı olanlar ve fazla mide asidi salgılayanlar da ham kayısı yememeli, olgun kayısıları tercih etmelidirler.
KAYISI ÇEKİRDEĞİ:

Kayısıdan elde edilen kayısı çekirdekleri yüz yılardır beslenme ve ilaç yapımında kullanılmıştır. Kayısı çekirdeklerini besin olarak kullanarak bu çekirdeklerin onlarca yararından faydalanılabilinir. Kayısı çekirdekleri solunum ve savunma sistemleri için değerli bir destekleyicidir. Akciğerler ve diğer solunum sistemleri için faydalıdır. Bu çekirdeklerden yemek bağışıklık sisteminin kendini yenilemesine yardımcı olur.

Kayısı çekirdekleri bol miktarda B 17 vitamini içermektedir. Bu vitamin kanser önleyici olarak da bilinmektedir. Günde en az 7- 10 kayısı çekirdeği yemek vücuda B 17 vitamini takviye etmek bakımından faydalıdır.  Ayrıca 6-6 kayısı çekirdeği dövülüp suyu içilirse bağırsak kurtlarını öldürür.

DERLEME