13 Ekim 2012 Cumartesi

ELMA





Elma gülgiller familyasından kültürü yapılan bir meyve türüdür. Eski Türkçede "alma" diye bilinen adının, meyvenin rengi olan "al" (kırmızı)'dan geldiği bilinmektedir. Elmanın ilk olarak Kuzey Anadolu'da, Güney Kafkaslarda, Rusya'nın güneybatısında kalan bölgeler ve Orta Asya (Kazakistan'ın doğusu) dolaylarında ortaya çıktığı sanılmaktadır. Tür, bütün dünyaya Orta Asya'dan yayılmıştır. Besin değeri çok yüksek olan bir meyvesi vardır. Tarih boyunca kültür çalışmalarıyla 1000 farklı elma çeşidi üretildiği tahmin edilmektedir

En yakın akrabaları armut ve malta eriği olarak bilinir. 5 - 12 metreye kadar uzanan yaprak döken tacı geniş küçük bir ağaçtır.Çiçekler yapraklarla birlikte açar. Beyaz olan çiçekler genellikle ilk açtığında açık pembedir. 2,5 - 3,5 cm. çapında 5 taç yapraklıdır. Meyve sonbaharda olgunlaşır.




SAĞLIĞA YARARLARI:


Amasya, demir, starking, golden, jonhatan, hüryemez ve daha pek çok çeşidi bulunan elma bol vitamininden dolayı çok sevilen meyvelerden biridir. Elmada A vitamini oldukça fazla miktarlarda bulunur. Ama bunun yanında B vitamini bakımından da zayıftır. Elmanın sağladığı vitaminlerin en önemlisi ise C vitaminidir. Bu vitamin en fazla kabuğunda ve kabuğun hemen altında yoğun olarak bulunur. Bu nedenle iyi yıkanmış elmanın kabuğuyla tüketilmesi en doğrusudur.

Elmanın verdiği enerji 100 gramda 54 kaloridir. Bu enerji yağdan değil, meyve şekeri ve organizma tarafından ağır olarak sindirilen şekerden gelmektedir. Bu veriler ve genel anlamıyla elmanın besleyici özelliği, elmayı özellikle spor yapanlar için vazgeçilmez yapar. Gerçekten de fiziksel aktiviteler çerçevesinde elmanın içeriğindekiler spor öncesinde, sırasında ve sonrasında organizma üzerinde pozitif etkiler yaratır:

Yüksek bir lif zenginliğine sahip olan elma sindirim sisteminde büyük rol oynar. Elmada bulunan suda çözünen lifler ve suda çözünmeyen liflerin birleşimi bağırsak hareketlerini tetikler ve hızlandırır. Kabızlığa karşı elmayı kabuğuyla yemek önerilir çünkü lif kabuğunda daha yoğundur.


Yapılan pek çok araştırmanın ortak sonuçlarına göre günlük olarak tüketilecek 3 adet elmanın 2 ayda yaklaşık %10 oranında kolesterolün düşürülmesine yardımcı olduğu bilinmektedir. Bu meyvenin kötü kolesterol oranını düşürmesinin yanında iyi kolesterol oranını da 4 misli yükselttiği saptanmıştır.

Elma yiyenlerde akli bozuklukların ve teneffüs yolları rahatsızlıklarının azaldığı ve diş çürümesi nisbetinin % 30'dan daha az olduğu tıbbi kaynaklarda belirtilmektedir. Tüm bu faydalarının yanında elma çağın belalı hastalığı kanserden, kolesterole kadar birçok hastalığın gerek riskini azaltmada gerekse önlemede önemli rol üstlendiği bilinmektedir



Dalağın kan yapmasını sağlar, kan şekerini kontrol altında tutar.  Çalışırken devamlı olarak oturanlar ve fazla kilolular için çok faydalıdır. Bünyesindeki C vitamini sayesinde bağışıklık sistemi güçlenir. Nefesi rahatlatır. Yapılan bazı araştırmalar, elma yiyenlerin daha kolay nefes aldığını göstermektedir. Gastritten kaynaklanan yanmaları hafifletir.  Elma kürü, böbrek, mesane hastalıkları ve hemoroit tedavisinde de işe yarar.

Sabah aç karnına yendiğinde kanı temizler ve toksinleri atmayı sağlar. Öğle yemeğinden önce yendiğinde ya da kabuğuyla pişirildiğinde bağırsakları çalıştırır ve yumuşatır, kabızlığı önler. Isırarak yenirse, dişleri temizler ve diş etlerini güçlendirir. Uykudan önce yenirse rahatlatır ve kolay uyumayı sağlar. Yeşil, hafif ekşi olanları mide bulantılarını önler. Düşük kalorili (54 kalori)olduğu için şişmanlığı önler, kan şekeri düzeyini ve yüksek tansiyonu olumlu bir şekilde etkiler. Ortasına biraz marmelat ekleyip fırında pişirildiğinde, rejim yapanların tatlı yeme isteğini giderir.

Günde bir elma yemek, insanı tüm hastalıklardan korur. İki elma yerseniz kalp ve damar hastalıklarından korunmuş olunur. Kolesterolü normale indirir ve kabızlığı giderir, sindirimi kolaylaştırır, bağırsaklardaki parazitlerin dökülmesini sağlar, Güzel kokusu rahatlatır ve tansiyonu düşürür, sinirleri yatıştırır. Artrit, romatizmalar ve gut hastalıklarında çok yararlıdır. Kalbi koruyan flavonoidlerden bol miktarda içerir. Portakal suyundaki C vitamininin üçte biri elmada da bulunur. Enerjinin yavaş bir şekilde açığa çıkmasını sağlayan fraktoz şekerinden bolca içerir.

Ancak dikkat edilecek bir husus vardır o da; bebeklerin ya da emekleyen çocukların midesini rahatsız edebilir.



Elmanın % 83-85'i su, 0,40 protein, 8,35 invert şeker, 1,60 sakkaroz, 0,07 tanen, 1,32 ham lif 0,41 kül, ayrıca çok az miktarda mangan, bakır, flor, magnezyum, kalsiyum, potasyum vs. maddeleri bulunmaktadır.



ÜRETİMİ VE TİCARETİ:


Elma Türkiye'de iyi gelir sağlayan meyve türlerinden birisidir. Üretimi oldukça iyi düzenlenmiş bulunan yerlerde dönümden ortalama 1500 - 2000 kg meyve elde edilebilmektedir. Bakım şartlarının iyi olduğu durumlarda bu miktar 3000 kg'a kadar yükselmektedir. Bu miktar bazı ülkelerde üç tonun üzerindedir. Türkiye'de elma tüketimi kişi başına 20 kg civarındadır. Ülkemiz dünyada en fazla elma tüketen ülkeler arasında yer almaktadır.

YER ELMASI: Patatese benzer yumruları ve parlak sarı çiçekleri olan bir sebze türüdür. Adında elma olmakla beraber bilinen elma türleriyle ilgisi yoktur. A ve C vitaminleri açısından zengindir. Kalsiyum, demir ve fosfat mineralleri içerir.


DUT KURURSU




BEYAZ DUT KURUSU:

Beyaz dut yazın toplanıp güneş altında kurutularak daha uzun bir süre insanların faydasına sunulur. Kurutulmuş dut ile taze dut arasında kimyasallar bakımından farklılıklar olduğu için ikisinin de vücuda etkileri ve faydaları farklı boyutlarda olmaktadır.

DUT KURUSU VE EGZAMA:

Beyaz dut kurusu egzama için adeta bir ilaç etkisi göstermektedir. Egzama hastası olan binlerce insan yıllar boyunca bu hastalığı adeta bir kader olarak görmüşlerdir.

Ellerinde oluşan egzamaya bağlı yaralar yüzünden sosyal hayatlarında istedikleri gibi hareket edemez olmuşlardır. Ellerin sürekli çatlaması, açık yaralar oluşması, sürekli acı çekme, ellerin sürekli kanaması gibi şikâyetler yüzünden birçok insan iş yapamaz hale gelmiştir.


EGZAMA İÇİN HAZIRLANIŞI:


3 su bardağı içme suyunu kaynatın ve içine bir avuç dolusu kurutulmuş beyaz dut atın. Altını kıstıktan sonra 5-6 dakika kadar kaynattıktan sonra ateşten alın. Ellerinizin dayanabileceği sıcaklığa gelene kadar bekleyin (Ne tamamen soğusun ne de ellerinizin dayanamayacağı kadar sıcak olsun).

Ilık dut kurusu suyunun içine ellerinizi sokun ve 8-10 dakika kadar bu suyun içinde bekletin. Ellerinizi çıkarttıktan sonra yaklaşık bir saat kadar yıkamayın ve 1 saatin sonunda temiz su ile durulayın.

Haftada 3-4 defa tekrarlanılacak bu yöntem sayesinde çok kısa süre içinde ellerdeki iyileşme belirgin bir şekilde ortaya çıkacaktır. Aynı yöntem ayaklara ya da vücudun diğer bölgelerine de uygulanabilir. Bir kap yardımıyla sorunlu bölgeye dut kurusu suyunu dökmek de aynı tedavi edici etkiyi gösterecektir.

Dikkat edilmesi gereken nokta şeker hastalarının bu yöntemden uzak durmasıdır. Çünkü hastaların kan şekerini yükselteceği için beyaz dut kurusu suyu yöntemi rahatsızlanmalarına sebep olabilmektedir.

DUT


Ana vatanı Çin olan dut, dutgiller familyasına ait bir ağaç türüdür. 15 metreye kadar boylanabilen bu ağacın gövdesi silindirik, dik ve kalın olup, kabuğu çatlaklı ve gri - kahve renklidir. Yaprakları saplı, iki sıra üzerine dizilmiş, tabanı yuvarlak veya kalp şeklinde, üst yüzü koyu, alt yüzü ise daha açık yeşil renklidir. Kenarları dişlidir. Çiçekler, bir evcikli olup yaprakların koltuğunda ve saplı durumlar halinde bulunur.
Dut ağacının yaprağı ipek böceğinin çok sevdiği yiyeceklerden olduğu için ipek böcekçiliğinin vazgeçilmez bir unsurudur.


Kara ve beyaz olmak üzere iki çeşide ayrılan dut meyvesi, demir açısından çok zengin, ödem çözücü, idrar söktürücü, bağırsak kurtlarını düşürücü bir etkiye sahiptir. Sadece dut meyvesinin değil yapraklarının da bu özelliği bulunduruyor olması bu meyveyi bir kat daha değerli kılmaktadır. Yapraklarının bir diğer önemli özelliği de kanamayı durdurmasıdır.


KARADUT:

Karadut meyvesinde çok güçlü antioksidanlar bulundurur. Bu güçlü antioksidanlar vücudumuzdaki serbest radikalleri etkisiz hale getirmek suretiyle  bağışıklık sistemini güçlendirir. İçeriğinde bulunan flovonoidler nedeniyle kalbi korur, yaşlanmayı geciktirir.

İçeriğinde betakaroten barındıran karadut meyvesi böceklenmeyen tek organik bitki çeşididir. Ancak karadut mevsimi çok kısa sürdüğünden bu meyvenin faydalarından daha fazla istifade edebilmek için en bol olduğu zamanlarda kaynatılarak şurubu yapılıp daha sonra kullanılmak amacıyla derin dondurucularda muhafaza edilebilir.

Sağlık ve gençlik kaynağı olan karadut şurubu kanserden korunmak için kullanılması gereken bir besin kaynağıdır.

KARADUTUN FAYDALARI:

- Aşırı yorgunluğu ve halsizliği giderir.
- Ağız ve boğaz enfeksiyonlarına tavsiye edilir.
- Kanı temizler, kan basıncını düşürür. Anemi hastalarına tavsiye edilir.
- Sindirim sistemi rahatsızlıklarına faydalıdır.
- Mide salgılarını arttırır, sindirim sistemini düzenler.
- Saçların ve dişlerin güçlenmesini sağlar.
- Gastrit ve hepatit tedavisinde kullanılabilir.
- Uykusuzluğa iyi gelir.

BEYAZ DUT:

Gerek bitkinin meyvesinde gerekse yapraklarında albanin ve olinik asit etkisi yüksek kimyasalların bulunması  nedeniyle taze beyaz dut aynı zamanda doğal antibiyotik etkisi olan bir meyvedir de. Beyaz dut dalından kopartıldıktan sonra hızlı bir biçimde içindeki kimyasallar bozulmaya başlar. Bu nedenle çok fazla bekletilmeden tüketilmesi tavsiye edilir.

BEYAZ DUTUN FAYDALARI:

- Vücuda kuvvet verir, kansızlığa iyi gelir.
- Ağız, bademcik ve boğaz iltihabı, diş eti hastalıkları ve öksürüğe karşı faydalıdır.
- Ateş düşürür, karaciğeri kuvvetlendirir.
- Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardım eder.
- Özellikle yemekle birlikte yenildiğinde hazmı kolaylaştırır.
- Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak kurtlarını düşürür, mide ve bağırsakları rahatlatır.







8 Ekim 2012 Pazartesi

NAR





Nargiller familyasından Akdeniz Bölgesi’nden Japonya'ya kadar yabani olarak yetişen canlı kırmızı çiçekli, dört köşe dallı, hafifçe dikenli bir ağaççıktır. Meyvesi portakal büyüklüğünde, esmer kırmızı renkli, çok tohumludur. Yenen kısmı, tohumlarının etli ve bol sulu kısmıdır. Bir nar meyvesinde 600 civarında tohum bulunur. Tohumların renkleri beyazdan koyu kırmızıya doğru değişik renk tonlarına sahiptir.

Haziran-Temmuz aylarında kırmızı renkli çiçekler açan ve iki ila beş metre kadar uzayabilen nar ağacı muntazam olamayan bir gövde yapısına sahiptir. Yaprakları karşılıklı, parlak renkli, ince-uzun şekilli, kısa saplı ve kırmızı kenarlıdır. Çiçekleri kısmen sapsız, tek tek ve birkaçı bir arada bulunur. Çanak yaprakları kırmızı renklidir ve yaz kış dökülmeyen bir özelliğe sahiptir. Sonbahar mevsiminde olgunlaşır. Meyvesi küre şeklinde ve portakal büyüklüğündedir. Kırmızımsı renkte, derimsi kabukludur. Çok tohumlu ve etlidir. Meyvenin yenen kısmı ise etli ve bol sulu olan tohumlarıdır.

     



Narın faydaları saymakla bitmiyor. İster tek tek taneleri yiyilerek tüketilsin, isterse de sıkılıp suyu içilerek, nar pek çok derdin devasıdır. Örneğin bir adet narda 10 bardak yeşil çaya ve 4 bardak kızılcık suyuna eşdeğer antioksidan madde bulunur.
                  

 DİKKAT!

Nar kabızlık yapabilir. Be nedenle mide ve bağırsak hastalığı olanların,küçük çocukların ve hamilelerin narı fazla tüketmemeleri tavsiye edilir.



NARIN BİLİNEN BAZI FAYDALARI:

- Tansiyonu olumlu bir biçimde düzenlemeye yardım eder.
- Kalbi koruyup düzenli bir biçimde çalışmasına yardımcı olur.
- Enfeksiyonlara karşı vücudun direncini arttırır.
- Enerji verir, yorgunluğu gidermeye yardım eder.
- İdrar söktürücü etkisi vücutta oluşan toksinlerin atılmasına yardımcı olur.
- Bağışıklık sistemini güçlendirerek vücudun hastalıklara karşı korunmasına yardımcı olur.
- Bağırsak parazitlerinin düşmanıdır ve vücutta iyi bakterilerin artmasını sağlar.
- İshali önler yada tadavisinde destek sağlar.
- Cilde parlak ve pürüzsüz bir görünüm verir.
- Cilt enfeksiyonlarına karşı olumlu etki yapar.
- Kolestetol ve kan şekerini düzenlemeye yadım eder.






D



15 Nisan 2012 Pazar

LİMON VE SARIMSAKLA GELEN SAĞLIK


LİMON VE SARIMSAK KÜRÜ
Limon ve sarımsak… Bu iki şifalı bitkinin bir araya gelmesiyle oluşan bir içeriği yüz yıllardır kullanmakta olan Ruslar bu karışıma “mucize kür” adını vermişlerdir. 

Rusya’da yaygın bir biçimde kullanılan bu kürün bitkisel tedavi yöntemlerinin en etkili olanlarının başında geldiği söylenmektedir. 

Limon, sarımsak karışımının kanserin engellenmesinde, kolesterolün düşürülmesinde ve kolesterol oluşumunun engellenmesinde, hafıza kayıpları ve unutkanlıklarda, mide ülserinde, mide yanmalarında ve daha pek çok rahatsızlık ve hastalığın iyileştirilmesinde başarılı bir biçimde kullanıldığı bilinmektedir. 

Yapılışı çok kolay ve maliyeti ucuz olan bu karışımın her evde bulunması ve kullanılması neredeyse şarttır, faydalı olabilir.


NASIL YAPILIR
2 Litre sıkılıp süzülmemiş limon suyu ile (70 adet limon) 40 diş soyulmuş ve yıkanmadan ezilmiş sarımsak karıştırılıp koyu renkli bir kavanoza koyulur. Ağzı hava almayacak şekilde sıkıca kapatılan kavanozun üzeri bir bez ya da kâğıtla örtülüp normal sıcaklıkta bir yerde 25 gün boyunca her gün 3-4 kez çalkalanmak suretiyle bekletilir. Bu süre içinde kavanozun kapağı kesinlikle açılmamalı ve sarımsakların iyice erimesinden emin olunmalıdır.
25 günün sonunda kavanoz açılıp her sabah eğer mümkünse aynı saatte kavanoz bitinceye kadar bu karışımdan yarım çay bardağı (içilebiliyorsa bir çay bardağı) aç karnına içilmeli, yarım saat kadar da hiçbir şey yenmemelidir. Yarım saatten sonra kahvaltı yapılmalıdır. Burada dikkat edilecek husus kavanozun her zaman kapalı tutulması ve kavanozun içine asla sarımsak ve saf limon suyundan başka hiçbir şey ( su, şeker vb.) karıştırılmamalıdır. Eğer istenirse içmeden önce çay bardağına alınan karışıma şeker ya da su katılabilir.
BİLİNEN BAZI FAYDALARI:

1-
Tüm damar iltihapları (vasküler) tedavi ediyor. Tıkanan damarları açıyor, damar sertliklerini ve hipertansiyonu önlüyor.

2- Kolesterol ve lipidi düşürüyor zararlı yağların yakılmasını sağlıyor, kilo verdiriyor (bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor bu dönemde diyete dikkat etmek gerekiyor) şekeri düşürüyor, pankreasın yenilemesini sağlıyor.

3-
Böbrek ve safra taşlarını eritiyor, idrar söktürüyor, vücuttaki tüm doku ve organlarda oluşan şişkinliği ve ödemi kaldırıyor.


4-
Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve on iki parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini yapıyor.


5-
Tüm romatizmal iltihapları önleyip, her tür romatizmal ağrıları dindiriyor, kireçlenmeyi önlüyor, eklem düzeylerinin yenilenmesini sağlıyor her türlü ağrıyı kesiyor
.

6- Beyin hücrelerini ve tüm sinir sisteminin yenilenmesini sağlıyor, sinirlerdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri refleks hızını artırıyor, felçlere fayda veriyor.

7-
Vücudun bağışıklık sistemini son derece kuvvetlendiriyor ve her türlü alerjiyi özellikle damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini kökünden kesiyor, kansere karış tüm vücudu koruyor.

11 Nisan 2012 Çarşamba

ADAÇAYI


Diş otu ya da mermeriye olarak da bilinen Adaçayı 30-70 cm boyunda ballıbabagiller familyasından kokulu ıtırlı, kışın yapraklarını dökmeyen, dayanıklı otsu ya da çalımsı bir bitkidir. Bütün Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de bolca yetişir. Yaprakları olgunlaştığında beyazımsı bir renkte ve tüylüdür. Yaprakları kurutularak çay gibi demlenip içilebildiği gibi yemeklere koku ve lezzet vermek için de kullanılır. Ayrıca hoş bir koku ve lezzet verdiği için etlerin dinlendirilmesinde, karaciğer, ördek, kaz ve diğer av hayvanlarının kızartmalarında kullanılır.

Güneşi seven bir bitki olan adaçayı, çayırlarda, bayırlarda ve meralarda yetişir. Ülkemizde Batı ve Güney Batı Anadolu’da bol olarak yetişir. Bitki yaprakları çiçeklenme öncesi Mayıs-Haziran aylarında etken maddelerinin en verimli olduğu öğlen saatlerinde toplanıp, gölgeli ve havadar bir yerde kurutulur. İyice kurutulduktan sonra ince ince kıyılarak hava almayan bir kapta saklanır.


Çok eski çağlardan beri faydaları bilinen adaçayı sık içildiğinde bedene zindelik ve güç verir. Hastalıklardan sonraki halsizliklerde kullanılırsa vücuda direnç kazandırarak halsizliği alır. Gece terlemelerine iyi gelir. Bu gibi terlemeleri sonlandırmakta faydalıdır. Kramplarda, omurilik rahatsızlıklarında, beze hastalıklarında başarıyla kullanılır.

Sözü edilen hastalıklar için kaynatılıp demlenerek hazırlanmış adaçayından günde iki su bardağı kadar içilmelidir. Karaciğer rahatsızlıklarında, Kanı, temizler, solunum organlarını balgamsı salgılardan kurtarır. İştah açıcı bir bitkidir. Mideyi ve bağırsakları rahatlatır ve gazların dışarı atılmasını sağlar.
  
Adaçayı, çay olarak içildiği gibi yapraklarının kurutulup toz haline getirildikten sonra haricen de kullanılabilir. Böcek sokmalarında sokulan bölgeye adaçayı tozu uygulanırsa sıkıntıyı giderir. Bademcik iltihaplarında, boğaza hastalıklarında, diş, yutak ve ağız boşluğu iltihaplanmalarında gargara şeklinde uygulanması özellikle tavsiye edilir.

Adaçayı sallanan dişlere, diş eti çekilmelerine ve kanamalarına karşı da çalkalama ve gargara yöntemiyle başarıyla kullanılır. Ayrıca dış yaralara da pansuman şeklinde uygulanırsa faydalı olur. Şişkinlik, ishal ve bağırsak iltihabı rahatsızlıklarına faydalı bir bitkidir. Küçük çocukların öksürüklerinin giderilmesinde başarıyla kullanılır.





KULLANIM BİÇİMLERİ:
ÇAY OLARAK: Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış kuru yaprak, bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak içilir. Taze bitki kullanılması durumunda 4-5 dakika demleme süresi yeterlidir. Günde üç kereden fazla içildiğinde hafif zehirlenmelere sebep olduğu için doz aşılmamalıdır. Çocuklara da daha düşük dozlarda verilebilir.



ÇALKALAMA/GARGARA: 2-3 tatlı kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış yaprak, 2 bardak soğuk suya eklenir ve ateşe konur. Kaynamaya başlayınca ocaktan indirilir ve üstü kapalı olarak 15 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde pek çok kere 5-10 dakika süreli gargaralar yapılır.

Gargaralarda ve çalkalamalarda kekikle, sindirim sorunlarında ise Mayıs papatyası ile eşit oranda karıştırılır.


Adaçayı şeker hastalarının sinirlerini teskin eder.



Midevidir, sindirimi kolaylaştırır. Hazımsızlık durumunda çok etkili bir gaz söktürücüdür.


Gece terlemelerini en aza indirir. İdrar söktürür. Dişleri beyazlatır ve sağlamlaştırır.


Hanımlarda döl yatağı kaslarını uyarır, adet düzensizliklerini ve aşırı sancıları giderir.

Östrojen hormonu içerdiği için Menopoz dönemi sıkıntılarını azaltır.

Ciltteki mantarlara sürülürse onları yok eder. Adaçayı yaraların iyileşmesini hızlandırır.

NOT: Grip ve nezle salgınlarında oturulan odada adaçayı kekikle beraber kaynatılırsa odayı dezenfekte eder.

YAN ETKİLERİ: Tansiyonu yüksek olanlar günde 1 bardaktan fazlası yasaklanmalıdır. Hamilelere ve karaciğer iltihabı olanlar kullanmamalıdır. Erkeklerde cinsel gücü azaltır, kadınlarda ise artırır.










ISIRGAN OTU



KÜÇÜK ISIRGAN OTU – URTİCA PİLULİFERA



Ülkemizin hemen her yerinde boş alanlarda, harabeler ve bayırlarda yetişen tek yıllık otsu bir bitkidir. Kökü, yaprakları, tohumları bile şifalı bir bitkidir. Yemeği yapılıp yenilebilir, çay gibi kaynatılıp içilir, 60 cm kadar uzayabilir. Yaprakları 2-4 cm uzunluğunda, açık yeşil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür.  Romatizma ağrılarını giderici, idrar artırıcı, müshil, adet söktürücü, kurt ve ateş düşürücü, cinsel gücü arttırıcı etkileri bulunmaktadır.

Tazeyken deri ile temas edince deride kızartı ve yanmaya sebep olur. Dikenli ısırgan ve dızlağan isimleriyle de bilinir. Türkiye' de  bol miktarda yetişir. Etkinlik açısından diğer türü Urtica Dioica ile eşittir. Yaprakları, Nisan-Haziran döneminde saplarından sıyrılarak toplanır, gölge ve havadar bir ortamda kurutulduktan sonra ince kıyılır ve hava almayan kaplarda saklanır. Tohumları, Temmuz-Ağustos döneminde toplanır ve gölgede kurutulur. Kökleri ise İlkbahar veya sonbaharda sökülür, yıkanarak temizlenir ve gölgede kurutulmaya bırakılır. İyice kuruduktan sonra ince kıyılır ve hava almayan kaplarda saklanır.



- Çayı, mide ağrısı, iç hastalıklarında, sarılık, romatizma, bronşit, prostat ve kanser tedavilerinde, iltihap dağıtıcı olarak kullanılır.


- Soğan, tereyağı, biber ve yumurta ile kavrularak yapılan yemeği iç hastalıklarında yenir.

- Bitkiden yapılan lapa haricen hemoroitte kullanılır.


- Taze bitki romatizma ağrısına karşı yenir.


- Tohumlarından yapılan macun yutularak cinsel gücü arttırır. 

BÜYÜK ISIRGAN OTU – URTİCA DİOİCA


Küçük ısırgan otuyla aynı özelliklere sahip ondan farklı olarak çok 
yıllık, kökleri toprak altında yayılmış otsu bir bitkidir. Ormanlar, kayalıklar, dere kenarlarında, 500-700 metreye kadar olan yüksekliklerde yetişir.

Bitkinin tüm kısımları yemek ya da çay yapılarak kullanılır.  Saç dökülmesi, felç, kanser, kemik erimesi, nefes darlığı, mantar, kısırlık ve kadın hastalıklarında etkili bir bitkidir. 


-Romatizmada taze bitki yaprakları ağrıyan yerlere sürülür. Buralarda kan toplanması normaldir. .

- Kan temizleme idrar ve iştah açma için çayı yapılarak günde 2-3 bardak içilir. 

- Taze ya da kurutulmuş yaprakları bal ile karıştırılarak ilaba denilen bir lapa yapılır. Haricen ağrılarda, egzamada, dâhilen ülserde kullanılır. 

- Kan şekerini düşürmede, anemide, prostat hastalığında, şişmanlık ve kanserde çorbası yapılarak faydalanılır. 

- Yaprakları süt ile kaynatılarak yapılan ekstresi haricen iltihaplı yara ve alerjilerde kullanılır. 

- Yaprakları kurutularak toz haline getirildiğinde kanamaları durdurma ve böcek ısırmalarında haricen kullanılır. 

- Kuru yapraklarının lapası mide ağrılarında tüketilir. 

- Taze yapraklarından yapılan çayın unla karıştırılması ile hazırlanan yakı ağrı, basurda kullanılırken, dâhilen basur, öksürük, grip, kanser, idrar sorunları ve burun kanamalarında kullanılır. 

- Taze bitkilerden yapılan lapa felçli hastalara uygulanarak bölge sıcak tutulur. 

- Köklerinden hazırlanan çay kanser, mide hastalıkları, böbrek taşları, bronşitte kullanılır. 








ACI ÇİĞDEM


Boyu 10-30 cm. yüksekliğinde zambakgillerden otsu yumrulu bir bitkidir. Sonbaharda pembe bir renkte 6 parçalı çiçekler açar. Meyveleri İlkbahar’da ortaya çıkar. Süs bitkisi olarak da yetiştirilen acı çiğdem gölgelik yerleri sever. Bol su ister. Sonbahar’da çiçek açtığından güz çiğdemi olarak da bilinir. Türkiye’de pek bulunmayan bu bitki daha çok Avrupa’da sulak çayırlarda ve serin bölgelerde yetişir.

Zehirli bir bitki olması dolayısıyla iyi tanınması gereken bitki türlerindendir. Acı çiğdem yumrusunu diğer zehirsiz çiğdem yumrularından ayırt etmek için gövdesine bakmak gerekir. Zehirsiz çiğdem türlerinde gövde yumrunun tam ortasından çıkarken acı çiğdemin gövdesi yumrunun yan tarafından çıkar. 

Acı çiğdem tıbbi özelliği olan bir bitkidir. Kullanılan kısımları tohum ve yumrularıdır.  İdrar arttırıcı, terletici, romatizma ağrılarını giderici ve müshil etkisi vardır. Bileşiminde, sabit yağ, şekerler, tanen ve kolşisin ile demekolsin alkaloitleri bulunur.


Acı Çiğdem romatizmal hastalıklarda haricen kullanılır. Bunun için bir tutam acı çiğdem tohumu 2-3 diş sarımsak ile birlikte havanda dövülür ve çıkan sulu kısım bir tülbende emdirilerek ağrılı yere sarılır. Bu pansuman birkaç gün arka arkaya yapılmalıdır.


UYARI! Acı Çiğdem zehirli bir bitki olduğu için dâhilen hekim kontrolünde kullanılması gerekir.